Şrift:
Siyasete çok malzeme çıktı
26.09.2016 [11:25] - Gündəm, DAVAMın yazıları
Türkiye, içine düştüğü derin bunalımı aşma, barışma, buluşma, kucaklaşma ve normalleşme yolunda altın bir fırsatı kaçırmak üzeredir. 15 Temmuz darbe kalleşliği şerrinin hayırlı tarafı, millete bir silkinme, düşünme ve "nereye gidiyoruz?" sorusunu herkesin kendi vicdanına sorma fırsatı vermesiydi.

ESKİYE DÖNÜLÜYOR
İlk dönemlerde çok ümit veren işaretler geldi, çok olumlu gelişmeler yaşandı. Ülkenin bugün içinde bulunduğu bunalımın baş sorumlusu olan iktidar partisi, şapkayı önüne koyup düşüneceğini, yanlışlarından arınıp sadece belli bir zihniyetin ve menfaatin değil, bütün milletin sorumluluğunu taşıdığını gösteren açıklamalar yaptı. Ümitlendik, heyecanlandık ve her şeyi bir kenara bırakıp bu ihtimale destek verip arkasında durduk. Ümidimizi tamamen kaybetmiş değiliz. Ancak, derin hayal kırıklıkları yaşadığımızı ve giderek eskiye dönüldüğünü görmekten duyduğumuz rahatsızlığı da belirtmek zorundayız. Bizi böyle düşünmeye sebep olan şey, sadece FETÖ başta olmak üzere terörün hala birinci ve en ivedi mesele olması değildir. Muhalefetten gelen desteğin çarçur edilmesi ve daha da vahim olanı bunun bir istismara dönüşmesi, yapılan ikazların dahi siyasi polemik zeminine çekilmesi ve her şeyin kaldığı yerden devam edeceğini gösteren gelişmelerin yaşanmasıdır.

SEÇİM ORTAMINDA NELER OLUR
FETÖ kalleşliğinin tozu-dumanı hala çekilmedi. Meclis tatilde olduğu için siyaset birinci viteste gidiyor. Terörle mücadele dolayısı ile herkes bin düşünüp bir konuşuyor. Buna rağmen bunlar oluyorsa, yarın meclis açılınca, seçim ortamına girilince, daha da önemlisi millet bir şeyin değişmediğini fark edip ümidini keserse neler olabileceğini varın siz hesap edin. Ortada çok büyük ihanet var. Söylenecek çok söz birikti, çok malzeme ortaya çıktı. Bunun siyaseti de çok daha yakıcı, çok daha hazar verici ve çok daha yıkıcı olacaktır. Nitekim, CHP ile AKP arasındaki düşük dozlu atışmalar bunun işaretini veriyor. Ülkeyi 14 yıl tek başına yönetip, her şeyi içinden çıkılmaz hale getirdikten sonra üzerine bir de darbeyle muhatap etmenin elbette siyasi bir hesabı olacaktır. Ne kadar ertelense de, ne kadar görmezden gelinse de, ne kadar yokmuş gibi davranılsa da, bu sayfaların eninde sonunda açılacağı iki kere ikinin dört ettiği kadar kesindir. Bu sayfaların açılmasının karşılığında kullanılacak argüman, "FETÖ'yü mü destekliyorsunuz?" olamaz. İktidar kanadının bugüne kadar ki, "ya bizdensiniz, ya da yok sayılırsınız" anlayışının, bundan sonra, "ya bizden olursunuz, ya susup oturursunuz, ya da sizi FETÖ'cü ilan ederiz" noktasına taşınacağı şimdiden bellidir.

DARBE KALLEŞLİĞİNİN ZEMİNİ
Rest çekmenin, yok saymanın, kendinden başkasına neredeyse hayat hakkı dahi tanımanın ülkeyi getirdiği yer, ayrışma, çatışma, çürüme ve çöküş oldu. Darbe kalleşliği bu zeminin üzerinde gelişti ve harekete geçti. Hatta ümidini bu tabloya bağladığını söylemek de mümkündür. Harekete geçerken, ele geçirdikleri imkanlara, tanka, topa, helikoptere, savaş uçağına değil, toplumdaki bu kamplaşmaya güvenip, bunun sokağa yansıması üzerinden hesap yaptıkları anlaşılmaktadır. 15 Temmuz öncesinde Türkiye'ye dışarıdan bakılınca da görünen ne yazık ki, iç huzursuzluk, terör ve siyasi otoritenin hiçbir kural tanımamasıydı. Bu yüzden ne olduğunu ne anladılar, ne de biz anlatabildik. Bu yüzden mesafe koydular, bu yüzden hala uzak duruyor ve ah-vah etmekle yetiniyorlar.

YENİ KAMPLAŞMA
Bütün bunları bir defa daha hatırlatmaktaki maksadımız, ülkenin içinde bulunduğu kritik durumdur. Sayısı 1 milyonu bulduğu söylenen yeni bir mağdur kitle oluşmuştur. FETÖ'cülük üzerinden yeni bir kaplaşmanın zemini hazırlanmıştır. Tahammülsüzlüğün, çürümenin hangi boyutlara ulaştığının dehşet veren örnekleri hergün televizyonlarda neredeyse birinci haber oluyor. Siyasi restleşmeler böyle bir sosyal ortamda çok daha tehlikeli ve sonu kestirilemeyen sonuçlara yol açacaktır. Diğer taraftan ne FETÖ, ne PKK ve ne de IŞİD teröründe netice alınabilmiştir. Bunlara bir de dışarıdaki açık ve aleni düşmanlık ekleniyor. ABD'nin Türkiye'ye karşı tavrı, tutumu ve açıklamaları tam bir rezilliktir. Avrupa'dan gelen sinyaller de aynı tondadır. Belçika'nın PKK terörüne nasıl yataklık yaptığı, PYD'ye Brüksel'de kongre toplama imkanı vermesiyle bir defa daha belgelenmiştir. Bu kalleşlik karşısında en küçük bir rahatsızlık duymadıkları gibi, pişkinlikle bir de üste çıkmaya, akıl ve ayar vermeye uğraşıyorlar.

AKP-CHP TAHTEREVALLİSİ
Tablo budur. Ülkeyi idare edenlerin yanlış yapma, özel hesaplarını her şeyin önüne geçirme, siyaseti eski güdük anlayışa taşıma ve rest çekme lüksü yoktur. Bu durum elbette muhalefetin sorumsuz olmasını, ağzına geleni saymasını ve her şeyi kırıp dökmesini gerektirmiyor. CHP'nin bu konuda ölçüyü kaçırmış ve eski huylarına dönme refleksi göstermiş olduğunu, AKP'nin de bunu fırsat sayarak bütün sorumluluğu ve vebali CHP'ye yıkarak kenara çekilmeye çabaladığını ibretle izliyoruz. Bu tahterevalli siyaseti bugüne kadar ne partilere ne ülkeye hiçbir hayır getirmedi. Bundan sonra da getirmeyeceği gibi çok daha ağır sonuçlar doğuracaktır.

ALTIN FIRSAT
Sorumluluk, birinci derecede yönetim erkini elinde bulunduranlardadır. Muhalefetin birinci görevi gördüğü yanlışları söylemek, hükümeti uyarmak ve doğru yapılanları onaylamaktır. Nitekim, MHP bu yönüyle örnek bir muhalefet ortaya koymuş ve Türkiye'nin bu derin bunalımdan çıkabilmesi için elinden gelen her şeyi yapmıştır. Ancak, tahammül sınırları zorlanır, ülke ve milletin geleceği yerine AKP'nin özel hesapları öne çıkar ve gösterilen bu iyi niyet istismar edilirse, söyleyecek en çok sözü olan, bugüne kadar her söylediği haklı ve doğru çıkan, millette en çok karşılığı bulunan partinin MHP olduğu da unutulmamalıdır. AKP'ye bir altın fırsat verildi, bunu doğru kullanmak, ülkenin ve milletin ihtiyaçlarına göre hareket etmek mecburiyetindedir. Fırsatların stoku olmayacağı gibi, son pişmanlığın fayda etmeyeceğini de hatırlatmayı bir görev sayıyorum.
Bu xəbər oxucular tərəfindən 809 dəfə izlənilmişdir!
Google Yahoo Facebook Twitter
Del.icio.us Digg StumbleUpon FriendFeed