Şrift:
23 Nisan ve Yiğit Türk
25.04.2017 [10:35] - Gündəm, DAVAMın yazıları
Varlığımıza, birliğimize, tarihsel sürekliliğimize diş bileyen kanlı hesaplara karşı Türk milletinin şeref ve namus mücadelesi olan ve Cumhuriyeti müjdeleyen 23 Nisan 1920 Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışının 97'nci yılını kutladık. Türk milletinin 23 Nisan'dan anladığı, "Ya istiklal ya ölüm" felsefesine dayalı olarak milli hakimiyetin ve bağımsızlığın temini ve tescilidir. TBMM; milliyetçiliğin sembolü, demokrasinin simgesi, mertliğin karargâhı ve milliyetçi kahramanların yegâne güvencesi olarak emperyalistlerin oyununu bozmuş ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temellerini atmıştır.

UYANIK OLMAK ZORUNDAYIZ
Aradan bir asra yakın zaman geçmiş olmasına rağmen, Türk milletiyle ve Cumhuriyet'le sorunlu olanların hala vazgeçmediklerini ve her fırsatı değerlendirerek rövanş almak istediklerini bilmek ve uyanık olmak zorundayız. Referandum sürecinde Türk düşmanlığının nerelere vardığını ve ne tür oyunlar oynandığını, nelerin göze alındığını ibretle izledik. Benzer heveslerin içeride de var olduğunu yıllardır devam eden bölücü ihanetten biliyoruz. Bu kadarla da kalmadı, 15 Temmuz'da bizzat yaşarak gördük. Bunun yanında güdük, bölücü, zavallı zihniyetlerine ilk meclisten dayanak arayanları, yıkıcı heves ve hesaplarına haklılık kazandırmak için tarihi çarpıtmaya uğraşanları da unutmamak gerekiyor. Böyle bir ortamda ülkeyi yönetme sorumluluğu taşıyanların koltuğu sembolik de olsa "Yiğit Türk"e devretmiş olmaları, çok önemli, çok anlamlı ve çok isabetlidir. Büyük bir tesellidir. Milli ve yerli olmak lafta kalmamalı gereği de yapılmalıdır. Bu ülkenin selametinin, bu milletin geleceğinin yiğit Türk'de olduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır.

ORTAK ÖZELLİĞİMİZ
23 Nisan 1920'de bir araya gelerek devletin temellerini atan kahramanların ortak özelliği de her birinin birer yiğit Türk olmasıydı. İsimlerinin, menşelerinin farklı olması bu durumu değiştirmemiştir.Ortak düşünceleri Türk milletini ihanetten kurtarmak, Türk devletini ayağa kaldırmaktı. 97 yıl önce açılan bu millet eserinden gayri meşru ve gayri milli politikalara bulmak mümkün değildir. Zaman zaman ilk Meclisimizin saygınlığıyla oynamak istendiğine birçok defa şahit olduk. Dönemin şartları gereği açıklanmış bazı ifadeleri, bazı düşünceleri çarpıtarak kendi sinsi planlarına paravan yapmak isteyenleri gördük. Bunlar kesinlikle iyi niyetli değildir.

İLK MECLİS'İN ÖZELLİĞİ
Milletimizin tüm güzellikleri ilk Meclis'in sıralarındadır. Şeyhi oradadır, tarikat ehli oradadır, sanatçısı oradadır, edebiyatçısı oradadır, askeri oradadır, âlimi oradadır, memuru, işçisi, çiftçisi, esnafı, eşrafı, hocası hepsi bir aradadır. Liberali, toprak ağası, Bolşevik meraklısı, muhafazakârı, milliyetçisi hep birlikte Türkiye'nin bekası için çırpınmıştır. İlk Meclis'te hazır bulunan saygıdeğer mebusların sosyal, ekonomik, ideolojik ve sınıfsal özellikleri ne olursa olsun, hepsi vatanseverdir ve kurtuluşa inanmış faziletli isimlerdir. Bunların vatan mevzuunda çıkardıkları ses tektir. Milet konusundaki üslupları aynıdır. Milli ve manevi değerlerle ilgili yaklaşımları hemen hemen örtüşmektedir. Diyebiliriz ki, ilk Meclis Türk milliyetçiliğinin Cumhuriyet'ten önceki en önemli başarısıdır. İlk Meclis'in saygın yapısında bölücülük için bahane arayanlar önce millet nedir, milliyet ne anlama gelir, vatan, bayrak ve bağımsızlık neyi gerektirir sorularına cevap aramalıdır.

TARİHİMİZ YÜZ AKIMIZDIR
Devlet kuran, vatan kurtaran iradeye saygı duymadan Türkiye Cumhuriyeti'nin esaslarına ve ilkelerine nankörlük yapmak birinci dereceden suç ve ihanettir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda, varlığında ve devamında farklı bir şey arayanlar ve bu aradıkları üzerinden hayaller kuranlar, önce eskimiş, pörsümüş, tavsamış, kararmış, suyu çıkmış vicdanlarını ve asıl niyetlerini gözden geçirmelidirler. Bu tespitimiz sadece Türkiye Cumhuriyeti için değil, bütün tarihimiz için geçerlidir. Hunlar'dan Selçuklulara kadar bir cevher gibi asırları süsleyen, bir yıldız gibi insanlığa ışık saçan Türk-İslam devletleri bizim şanlı sayfalarımızın yüz aklarıdır. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e kadar tüm yaşanmışlıklar bize aittir ve bizi yansıtmaktadır. Üç Hilal ve Ay Yıldızlı Al Bayrak tamir edilemez bir tezadın değil aynı kader yolculuğunun birbirini takip eden iki şeref ve bağımsızlık sembolüdür. Bütün dünya bilmelidir ki, ne dünümüzden taviz veririz, ne bugünümüze yeni kavramının içine tuzaklanmış parçalanma ve yok oluş tezgahına aldanarak sırtımızı döneriz.

DEVLET MODELİ GÜÇLENDİ
Biz insanlığa zafer nasıl kazanılır, hükümran nasıl olunur öğretmiş bir milletiz. Biz yeryüzüne adalet ve iyi yönetim getirmiş bir kudretiz. Biz yenilgilerin külünden Anka Kuşu gibi doğan, FETÖ ve benzeri ihanetleri elinin tersiyle itmeyi başarmış, başarmaya azmetmiş büyük Türk milletiyiz. Türkiye Cumhuriyet'i, Osmanlı'dan bir kopuş veya makas değişikliği değil, bilakis dünü tamamlayan, zorunluluktan mecra değiştirmiş, hukukun üstünlüğüne göre teşkilatlanmış milli ve üniter bir devlet modelidir. 16 Nisan referandumu ile bu devlet modeli yenilenmiş, güçlenmiş ve hız kazanmıştır. Milli ve yerli bir hüviyete kavuşmuş ve çok daha iddialı hale gelmiştir. Şimdi çok daha ümitli, çok daha gayretli ve çok daha güvenliyiz. Yeter ki, fırsatlar iyi kullanılsın, yeter ki, özel hesaplar öne geçmesin, yeter ki yiğit Türk felsefesinden uzaklaşılmasın. Gerisi kendiliğinden gelecektir ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti en kısa zamanda muasır medeniyet seviyesine ulaşacak ve lider ülke konumuna kavuşacaktır.
Bu xəbər oxucular tərəfindən 773 dəfə izlənilmişdir!
Google Yahoo Facebook Twitter
Del.icio.us Digg StumbleUpon FriendFeed