Şrift:
'Türk'ün yabancı mandasına tahammülü yoktur' dedi ve Kurtuluş'u başlattı
19.05.2020 [10:15] - Xəbərlər, Siyasət
Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı'nda mağlup taraflardan biridir. Mondoros Mütarekesi imzalanmış, devlet dağılma sürecine girmiştir.

Avrupalılara göre artık "Hasta adam"dır Osmanlı. Öyle hastadır ki; boğazların hakimiyeti, yeraltı kaynaklarının kullanımı, donanma ve ordu üzerindeki tüm emir hakları da İtilaf Devletleri'ne devredilmiştir.

Param parçadır ülke.

İzmir'de Yunanlılar vardır.

Adana, Fransızlara bırakılmıştır.

Antalya ve Konya İtalyanların idaresindedir artık.

Urfa, Maraş, Antep, Samsun'a İngiliz askerleri çıkmıştır.

İstanbul'da ise Kraliyet Donanması demirlidir, kontrol İngilizlerdedir.



Kaderine razı olanlar vardır elbette ama... Türk'e zincir vurulabilir mi? İşgali sonlandırmak için çareler arayanların kurduğu cemiyetler de vardır, çıkar yol arayanlar da... Direnişciler işgalcilere karşı koymaya çalışmaktadırlar canlarını ortaya koyarak hem de...

Samsun'da da çıkmaktadır silahlı çatışmalar.

Karadeniz'in güzel ilini karabulutlar sarmış, işgalcilerle halk arasında şiddetli silahlı çarpışmalar yaşanmaya başlamıştır.

İstanbul'da İngiliz yüksek komiseri Arthur Calthorpe'ın imzasıyla İtilaf Devletleri, Osmanlı Hükûmeti'ne bir nota vermiş ve bölgedeki karışıklıkların giderilmesini istemiştir. Yoksa Mondros Ateşkes Anlaşması'nın 7. maddesine göre bölge işgal edilecektir.

Bunun üzerine Sadrazam Damat Ferid Paşa ile Harbiye Nazırı Abuk Ahmed Paşa, Mustafa Kemal Paşa'yı Samsun'a yollamaya karar verir.

Kendisine 9. Ordu Müfettişliği görevi tebliğ edilir. Mustafa Kemal Paşa, bunun üzerine Genelkurmay İkinci Başkanı Kazım Paşa ile de görüşür.

Elindeki müfettişlik fermanına göre görev ve yetkileri şöyledir:

- Bölgede düzenin kurulması, yerleştirilmesi ve olayların sebebinin araştırılması.

- Bölgede varlığı söz edilen silah ve cephanelerin toplanarak Osmanlı depolarına yerleştirilerek korunması.

- Bölgede yer aldığı iddia edilen Türk direniş topluluklarının dağıtılması.

- Mustafa Kemal Paşa, 3. ve 4. kolordular ile; Diyarbakır, Bitlis, Elazığ, Ankara ve Kastamonu illerinin kolordu komutanlarına doğrudan emir verebilecektir.

Mustafa Kemal, Nutuk'ta görevi kabul edişi sırasındaki düşüncelerini şöyle anlatmıştır:

"Osmanlı bütün bütüne parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türkün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son sorun, bunun da paylaşılmasını sağlamak için uğraşılmaktan başka bir şey değildi. Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükûmet, bunların hepsi anlamını yitirmiş birtakım anlamsız sözlerdi. Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ve ne gibi yardım istemek düşünülüyordu? Öyleyse sağlam ve gerçek karar ne olabilirdi?

Baylar, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak.

İşte, daha İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur."

Mustafa Kemal, gönderilecektir ama İngilizler, Çanakkale'de destan yazan paşaya fazla güvenmemektedirler yine de.

Onun için yolculuk günü yani 16 Mayıs 1919 tarihinde Sirkeci Garı açıklarında Samsun'a gidecek olan Bandırma Vapuru tepeden tırnağa aranmıştır.

Mustafa Kemal, vapura Beşiktaş iskelesinden motorla gelerek Kız Kulesi açıklarında binmiş, vapurda Rauf beyin "İngilizler bizi takip edicek ve batıracak diye haber aldım" demesine rağmen yola çıkacaklarını bildirmiştir.

16 Mayıs 1919. Vapur öğle üzeri İstanbul'dan ayrılmış, boğazdan geçerek Karadeniz'e açılmıştır. Sahiden de bir İngiliz gemisi bir süre takip etmiştir Bandırma Vapuru'nu. Ancak fırtına çıkmış, vapur gözden kaybolmuştur. Mustafa Kemal de kaptan İsmail Hakkı Bey'e "Karaya yakın gidiniz. Düşman saldırısı halinde gemiyi en yakın sahilde zemine oturtunuz" demiştir.

18 Mayıs'ta saat 12.00'de Sinop Limanı'na yanaşan Bandırma Vapuru, 19 Mayıs 1919'da da Samsun'a ulaşmıştır.

Samsun'da Mustafa Kemal Paşa ile birlikte Samsun'a çıkan askerlerin isimleri şöyledir:

Kurmay Albay Kazım Bey: Müfettişlik kurmay başkanı

Kurmay Albay Mehmet Arif Bey: Kurmay başkanı yardımcısı

Kurmay Binbaşı Hüsrev Bey: Birinci şube müdürü

Binbaşı Kemal Bey: Müfettişlik topçu kumandanı

Dr. Albay İbrahim Bey: Ordu sıhhiye başkanı

Dr. Binbaşı Refik Bey: Sıhhiye başkan yardımcısı



Yüzbaşı Cevat Bey: Müfettişlik yaşyaveri
Üsteğmen Muzaffer Bey: Müfettişlik ikinci yaveri

Yüzbaşı Ali Şevket Bey: Müfettişlik emir subayı

Üsteğmen Hayati Bey: Kurmay başkanı emir subayı

Yüzbaşı Mümtaz Bey

Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey

Yüzbaşı Mustafa Bey: Karargâh komutanı

Üsteğmen Abdullah Bey: İaşe subayı

Birinci Sınıf Kâtip Faik Bey: Şifre kâtibi

Dördüncü Sınıf Kâtip Memduh Bey: Şifre kâtibi yardımcısı

Kurmay Albay Refet Bey — 3. Kolordu komutanı

Üsteğmen Hikmet Bey — Refet Bey'in yaveri

Samsun'a çıkar çıkmaz gördüğü şudur paşanın: Rum çeteleri, İngilizlerin de desteği ile Müslüman halka saldırmaktadır. Yerel yöneticiler kayıtsızdır. İlk emrini yerel yöneticilere yabancı askerlere aldırmadan olaylara müdahele etme emri verir. Ve peşinden de planını uygulamaya başlar.

Önce Erzurum ve Ankara'daki kolordular ile haberleşir. Görevi "Bölgedeki Türk direniş topluluklarını dağıtmaktır" ama tam tersini yapar; "Direniş örgütleri kurulmasını sağlamak" için çalışmalara başlar.

Çünkü, "Türk'ün yabancı mandasına tahammülü yoktur" Mustafa Kemal'e göre.

Artık Kurtuluş Savaşı'nın kıvılcımı çakmıştır.

25 Mayıs'ta Havza'ya geçer, 17 gün kolordu komutanlıklarıyla ve dört bir yandan Anadolu'nun önde gelen isimleriyle irtibata geçer. Artık Osmanlı'nın müfettişi değildir o; direnişin ateşini yakan bir komutandır.

28 Mayıs 1919 günü müdâfaa-i hukuk cemiyetlerine gönderdiği bir genelgeyle İzmir'in İşgali'nin protesto edilmesini istemiş ve bunun sonucunda tüm Anadolu'da 96 miting gerçekleştirilmiştir.

İşte bu olay Osmanlı yönetimiyle arasındaki bağların kopmasına yol açmıştır. Hemen İstanbul'a dönmesi istenir. Ama 12 Haziran'da Amasya'ya geçer ve bir genelge ilan ederek açıktan açığa Millî Mücadele'nin başladığını duyurur.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna giden yolun ilk tarihidir 19 Mayıs 1919.

Yok edilmek istenen Türkler için 19 Mayıs 1919 günü millî bağımsızlığa, çağdaşlaşma ve demokratikleşmeye giden yolun ilk adımıdır.

Atatürk 19 Mayıs'a o kadar önem verir ki, Cumhuriyet kurulduktan sonra doğum tarihini soranlara "Benim doğum tarihim 19 Mayıs'tır" der.

Türk gençlerine çok önem vermektedir Atatürk. Onun için "doğum günüm" dediği 19 Mayıs, 1938'den beri milli bayram olarak kutlanır.

Kendisi ne yazık ki sadece bir kez katılabilir kutlamalara. Ama o günden beri her 19 Mayıs'ı daha da coşkuyla kutlar Türkiye. Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'dır artık.

"Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır" der ve gençlere ne kadar güvendiğini "Gençliğe hitabesinde" şu şekilde haykırır:

"Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.

Bu temel, senin en kıymetli hazinendir.

İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır.

Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin.

Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.

İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.

Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.

Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.

Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur."

19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramın kutlu olsun Türkiye.
Bu xəbər oxucular tərəfindən 350 dəfə izlənilmişdir!
Google Yahoo Facebook Twitter
Del.icio.us Digg StumbleUpon FriendFeed