Şrift:
23 Nisan kutlu olsun Türkiye: Ne Mutlu Türk'üm diyene
23.04.2020 [12:07] - Xəbərlər, Türk dünyası-Turan
Bugün 23 Nisan, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.
Sadece çocukların değil, büyüklerin de "çocuklar gibi" sevinmesi, kutlaması gereken bir bayram bu.

Bugün üzerinde yaşamaktan onur duyduğumuz Türkiye Cumhuriyeti'nin temelinin atıldığı gün.

Bugün onurlu bir millet olarak yaşamamızın kaynağı olan, "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" sözünün tarihe yazıldığı gün.

"Ne mutlu Türküm diyene" diyebilmemize neden olan gün bugün.

Çocuklar gibi şen olmalıyız bugün. Olurken de geçmişe yolculuk yapmalıyız zaman zaman... Bugünlere gelişimizin ilk temelinin atıldığı günleri, o günlerde yaşanan zorlukları, bütün zorluklara göğüs gererek bize bu cennet vatanı bırakanları, Cumhuriyeti armağan edenleri bir kez daha anmalıyız. Hem sevgiyle, hem saygıyla... Unutmamalıyız.

16 Mart 1920: Türk Milleti'ne "Bağımsızlık hakkını ve geleceğini savunma çağrısı!"
Tarih 16 Mart 1920. Dünya üzerinde yaşayan her Türk, acı bir haberle sarsıldı: İngilizler İstanbul'u işgal etmişlerdi.
Haber elbette ki Anadolu'da da çabuk yayıldı.
Yıkılanlar, ağlayanlar, feryat edenler...
Hangi Türk bir başka ülkenin boyunduruğu altında yaşayabilirdi ki!
Ama gün ağlama günü değildi.
Bir Türk haberi alır almaz dimdik ayağa dikildi. Çizmelerini giydi, üniformasını üzerine geçirdi. Hemen o gün her Türk'ün okuması gereken bir bildiri yayınladı:

- Osmanlı Devleti'nin 700 yıllık egemenliğine son verilmiştir.

- Milli bir savaş dönemine girilmiştir.

- Türk Milletini medeniyetini, yaşama ve bağımsızlık hakkını ve geleceğini savunmaya çağırıyorum.

O Türk, en büyük Türk Mustafa Kemal ATATÜRK'dü.

Çağrısı büyük yankı yarattı. Gözyaşları silindi, bakışlar keskinleşti.

Bu millet çökemezdi, herkes ayağa dikildi.

17 Mart'ta "Kurucu bir Meclis" fikrini ortaya attı. Komutanlarla görüştü. Henüz İstanbul'da Mebusan Meclisi vardı ama İngilizlerin kapatacağını tahmin ediyordu.



Önce Mebusan Meclisi'ni basarak bazı milletvekillerini tutukladılar ve Malta'ya sürgüne yolladılar. Bu tutuklamaları protesto eden diğer vekiller çalışmalara ara verdiler. Zaten peşinden de başkenti işgal altında bulunan Osmanlı Padişahı Vahdettin Mebusan Meclisi'ni tamamen kapattı.

19 Mart 1920'de Atatürk bir bildiri daha yayınladı. Ankara'da meclisin açılacağını bütün Anadolu'ya duyurdu ve illerden seçimle gelecek vekillerin katılacağını bildirdi. İstanbul'daki kapanın meclisten gelecek milletvekilleri de burada yerini alacaktı.

Önce Meclis, sonra Ordu
Atatürk, Kurtuluş Savaşı için atılacak her adımın milletin iradesine dayanmasını istedi.

Zaten şu sözleri de bunun kanıtıydı:

- Meclis teori değil, gerçektir. Orduyu yaratacak millettir. Milletin adına da meclistir. Ben her kerameti meclisten beklerim.

O sıralarda bir ateş çemberindeydi Meclisin toplanacağı Ankara. Bir yanda işgal kuvvetleri, diğer taraftan İngilizlerin etkisindeki saray tarafından katli vacip ilan edilmeleri ve ayaklanmalar... Hele de 10 Nisan'da Şeyhülislam Durrizade Abdullah'ın hazırladığı ihanet fetvası ve Kuvayı Milliye'yi bastırmak için kurulan Halifelik Ordusu.

Bir de Vahdettin'in onayıyla Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının idama mahkum edilmesi de vardı.

Ama yurtseverler yılmadılar. Atatürk'ün önderliğinde meclisi kuracaklardı ve kurdular.

Ankara'daki tamamlanmamış İttihat ve Terakki Kulübü'nün meclis binası olarak kullanılmasına karar verildi. Toplantı salonuna okuldan getirilen sıralar yerleştirildi.



Ve Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920'de açıldı. 334 vekil yerine 115 vekil gelebildi açılışa ama daha sonraki günlerde 62 vekil daha çalışmalara katıldı.
Bu xəbər oxucular tərəfindən 535 dəfə izlənilmişdir!
Google Yahoo Facebook Twitter
Del.icio.us Digg StumbleUpon FriendFeed